bugün

entry'ler (299)

how i learned to stop worrying

5 sene sonra sözlüğe geri dönmüş yazar. yuh nerdeymiş bunca senedir.

lost

millet diziyi izlemiş, torrente göndermiş, altyazıları halletmiş, tekrarlara başlamışken uludagsozlukteki sessizliği yakıştıramadım. yoksa lost un en büyük hayranları bu sözlükte değil miydi aylardır.

dinar bandosu

çaçaronun ses düzeni hakkında zaten bişey diyemiyorum, her zamanki gibi rezaletti ama yine de grup hevesli ve eğlenerek çaldı. en azından kendi aralarında da olsa eğlendiler zira toplam seyirci sayısı başlarda 15, sonlara doğru 9du (yazıyla dokuz). içenler, dansedenler, göbek atanlar...gelenler mutlu mesut ayrıldı mekandan ama inşallah bi dahakine daha düzgün biyerde çalarlar bursada.

24 ekim 2007 beşiktaş liverpool maçı

kop gelmiş çarşıya, çarşı kopmuş. çarşı çıldırır, çarşı zıplar. kop bağırır, kop zıplar. kop şarkı söyler, çarşı bağırır. çarşı dellenir desibellenir, kop inletir. bi de bu gece "dale cavese" olcakmış çarşıda; tüyler ürperir, sesler kısılır. kop yalnız yürümez, çarşı susmaz. misafiri yerlisi, herkes çıldırıcak bu gece inönüde. bu satırların yazarı salak ne yazık ki evde.

akp ye oy verip şehit cenazelerine üzülen zihniyet

zihniyeti ayrı tartışırız da, benim derdim bu başlıkla...fazla da bişey söylemeye gerek yok aslında. akp'nin terör/akp/dış politika konularında yaptıklarını eleştirmek başka bişeydir; olayı manipule edip aptal aptal başlıklar açmak başka bişeydir.

ahmaklığın lüzumu yoktur.

17 ekim 2007 türkiye yunanistan maçı

euro 2008'e gidemeyince fatih terim istifa edecekse ve biz onu bir daha hiç bir takımın başında görmeyeceksek; hayatımızdan sonsuza dek çıkıp gidecekse yenilelim, kurtulalım dediğim maçtır. ben razıyım. sanki her turnuvaya gidiyoz, birine daha gitmeyelim. yeter ki faydalı bi sonucu olsun bu gidememenin.

aksiyon, polemik, kabadayılık ihtiyacı olan bünyelerde kurtlar vadisi felan izlesin, bana ne.

6 eylül 1995 türkiye macaristan maçı

hakan sukur ikinci golü sırtıyla değil ense köküyle atmıştır.

plan yapmayın plan

o çok övündükleri "karadeniz milliyetçiliği"nin sonunun nerelere vardığının bir kanıtı daha. bu abuk subuk, zeka kırıntısı bile olmayan insanlarla gurur duyuyorsa karadenizliler, bu insanların yaptığı şarkıları dinliyorsa karadenizliler... "allah nasıl biliyosa öyle yapsın" demekten başka yapacak bişey yok.

insan, insan olamadıktan sonra karadenizli olsa noolur olmasa noolur... türk olsa noolur ermeni olsa noolur...

rock n coke 2007

tatilimi yarıda kesip, yarın öğlen saatlerinde dahil olacağım etkinlik. özellikle manics şahane olacak. bol müzikli, bol gıdalı, bol içkili 2 gün geçirip tekrardan tatile dönmek süper olacak.

hem belki, dönünce izlenimlerimizi yazarız uludağsözlük haber ajansının gönüllü araştırmacı-gazetecisi olarak. gelecek olanlara iyi eğlenceler dilerim şimdiden.

her ulkucuye fasist muamelesi yapmak

hayatı kolaylaştıran önermelerden biri. zaman kazandırır insana bu tür önyargılar.

hasbi tembeler

türkçesi hasbi tembel er'dir.

sozlukte sig dusunce akimi

sözlükteki bayan azlığından ileri gelen bir durum. erkek erkeğe sohbete alışmış liseli abazaların, sözlükte de buna uygun bir ortam yaratma çabasıdır. tamamen meslek lisesi kantinlerine döndü afedersiniz uludağsözlük.

bayan yazarlar arttııkça, varlıkları hissedildikçe bu terbiyesizliklerin azalacağını düşünüyorum (yersiz bir umut da olabilir). ortama bir bayan geldiğinde kendine çeki düzen veren bir türdür, erkek milleti. ondan dolayı bayan olmadığı zamanlardaki "öküzlüğü" azalır inşallah.

bir cinnet unsuru olarak asiri sicak

sokağa çıkarken, çırılçıplak soyunup eline bi greenpeace pankartı almaya karar veren bünyenin düştüğü durum. en azından "sapık" diyeceklerine "çevreci" derler. çooook sıcaaaaak laaaan!!!

eski atari oyunları

http://www.celiker.com/bl...6c-49e5-a0aa-c37a51c02312

ikisi bir arada güzel olan şeyler

tom waits - kırmızı şarap (evde yalnızken)
pencere yanı koltuk - walkman (şehirlerarası otobüste)
güzel bir film - sevgilinin eli (sinemada)
baba - rakı (yaz günü balkonda)

ilk kez yazar olacaklara nick önerileri

endise-i muhabbet

joseph l mankiewicz

filmleri genelde "geveze" ve "zekice" diye tanımlanır mankiewicz'in. senaryoları hep çok güçlüdür, genelde bol karakter kullanıp hepsine de gereken ilgiyi fazlasıyla gösterir.

özellikle, karakter sayısı ve karakterler arası düğümler dikkate alındığında diğerlerine göre daha minimal bir film olan the barefoot contessa'daki olay örgüsü muazzamdır. ava gardner'ın halen unutulmayan güzelliğini ve masumiyetini, mükemmel bir şekilde yansıtmıştır.

karl heinz feldkamp

ak saçlı ulu bilgedir.
(bkz: gandalf)

sebahat tuncel

"mecliste tüm türkiye'nin, özellikle kürtlerin, alevilerin ve süryanilerin sesi olacağım" demiştir.

partisine duyulan önyargıları yıkmak istediklerini de belirtti ayrıca. tüm iyi niyetimle, inşallah istediklerini başarır, söyledikleri lafta kalmaz, diyorum. başkasından duyulduğunda rahatsız etmeyen söylemleri, kürt kökenli politikacılardan duyunca rahatsız olma durumu var genelde millette. zaman tanınmalı ve önyargılı yaklaşılmamalı bence dtp'li milletvekillerine, özellikle bayanlara. daha barışçıl, daha uzlaşmacı mesajlar özellikle bayanlardan geldi çünkü şimdiye kadar.

atatürk bugün yaşasaydı yapacağı şeyler

politika/siyaset hayatına dalar mıydı bilmem ama emin olduğum tek şey: memleketin halini düşünüp, boğaza karşı rakı içerdi. orası kesin.